Şiirimizde Ortadoğu

03.04.2020
1.031
A+
A-
Şiirimizde Ortadoğu

Şiirimizde Ortadoğu

Şiir insanların görüşüne aldırmadan kalplerine dokunan birleştirici bir güçtür. İçindeki ahenk insanları kendinden alır başka dünyalara götürür çoğu zaman. Bir şiir ne zaman yazılmış olursa olsun dinamik yapısını muhafaza eder. Dolayısıyla şiirlere bakılarak coğrafyaların ve insanların dertlerini anlayabiliriz. Bu düşünceyle Ali Emre üstadımızın kaleme aldığı ‘’Şiirimizde Ortadoğu’’ kitabı çok mühimdir ve yazımızın mevzusudur. Ortadoğu için bir tanım yapılacaksa önce sorunlu olan Ortadoğu isminden başlanmalı lakin yazımızın kapsamını genişletmemek ve konudan sapmamak adına bu işe girmeyeceğiz. Ortadoğu denilen coğrafyanın hepsi biziz, biz ise onlarız. Çizilen suni sınırlar ve aramıza konan duvarlar buna engel değildir. Bundan dolayı Ortadoğu, şiirimizde de önemli bir yer tutmuştur.

Kitap analara, aslanlara ve kahramanlara ithaf edilmiş. Bu ithaftan herkes üstüne düşen payı almak zorundadır. Zira toprakları yıllarca işgal edilmiş Ortadoğu çocukları olarak biz işgalcilere karşı kimi zaman Ahmet Yasin, kimi zaman Ömer Muhtar, kimi zaman Fahreddin Paşa, kimi zaman Halil Kantarcı, kimi zaman Osman Batur olmuşuz. Kitapta belirtildiği ve biraz incelememiz üzerine bu tarz Ortadoğu şiirleri antolojisi sayılacak veya Ortadoğu şiirlerini incelemiş bir eser yok. Kitabın yazılışında bu saik etken olmuş. Lakin kitabın yazılışındaki ana saik şöyle ifade edilmiş kitapta: ‘’Şiirimizde Ortadoğu başka saikler bir tarafa yüzlerce yıl dini, tarihi ve kültürel bağlarla bütünleştiğimiz, içinde yer aldığımız, fakat epeyce bir süre koparılıp yüz çevirmeye zorlandığımız, sonra yarım yamalak da olsa tekrar yöneldiğimiz önemli bir coğrafya parçasında olup bitenlerin şiirimize yansımasını görmeyi, göstermeyi amaçlamaktadır.’’ (Syf-10)

Ortadoğu’ya Yönelik İlk Temaslar, İlk İlgiler

Kitapta Türkiye’de Ortadoğu’ya ilk defa söz eden kişinin Nazım Hikmet olduğu söylenmiş. Sosyalist dünya görüşüne sahip olan Nazım Hikmet şiirlerinde anti emperyalist bir dil kullanmış, sömürülen halkların kardeşliğinden bahsetmiştir. ‘’Çok genel ve tek dizelik temaslar dışarıda tutulacak olursa, onun şiirinde ‘’Ortadoğu’’ ifadesi ilk kez ‘’Ellerinize ve Yalana Dair’’ şiirinde geçer.’’ (Syf-25) Bahsedilen mısralar şunlardır: ‘’İnsanlar, ah benim insanlarım/hele Asyadakiler, Afrikadakiler/Yakın Doğu, Ortadoğu, Pasifik adaları/ve benim memleketlilerim/yani bütün insanların yüzde yetmişinden çoğu/elleriniz gibi ihtiyar ve dalgınsınız/elleriniz gibi meraklı hayran ve gençsiniz.’’

Yedi Güzel Adam ve Ortadoğu Şiiri

Müslüman şair denilince akla gelen isimler arasında Sezai Karakoç başlarda gelmektedir. Ali Emre, Sezai Karakoç’u ve şiirini şöyle ifade etmektedir: ‘’Sezai Karakoç, bu coğrafyaya ve onun kendisiyle çağrıştırdığı değerler, kavramlar, hayaller dizgesine Mehmed Akif’ten sonra ‘’Müslümanlık’’ açısından yaklaşan belki de ilk şairimizdir. İştiyakı, dozu, kuşatıcılığı zamanla daha da artan önemli hamlelerle, hem düşünce ve duyarlık alanındaki hem de şiir atlasındaki yırtıkları bir diriliş aşısıyla dikmek, onarmak ve bu eksende bir uygarlık tasarımı ortaya koymak ister şair.’’ (Syf-37) Sezai Karakoç’un Alınyazısı Saati kitabından bir şiirle devam edelim: ‘’Bırak ben ağlayayım/Esir pazarında satılan Afganistan’a/Açlıktan milyonları kırılan Afrika’ya/Filipinler’e/Habeşistan’a Eritre’ye Filistin’e/Esaret prangasıyla kıvranan/Kafkaslar Azerbaycan Türkistan’a/Bütün milletlere ülkelere/Irmaklar gibi ben ağlayayım.’’

Sezai Karakoç’tan sonra Ortadoğu konusuna ilgi duyan ismin Nuri Pakdil olduğu söylenmiş kitapta. Ali Emre şöyle bahsediyor Nuri Pakdil’den: ‘’Anneler ve Kudüsler başlığını taşıyan ve 5 bölümden oluşan şiiri, Nuri Pakdil’in zikredilmesi gereken önemli şiirlerdendir. ‘’Ben Kudüs’ü kol saati gibi taşıyorum’’ dizesiyle Kudüs’ün kendi yaşamındaki yerine, önemine işaret eden şair, adını andığımız şiirin üçüncü bölümünde vurgularına ve duygu yoğunluğuna etkili bir irtifa kazandırarak konuşur: Ayarlanmadan Kudüs’e/Boşuna vakit geçirirsin/Buz tutar/Gözün görmez olur/Gel/Anne ol/Çünkü anne/Bir çocuktan bir Kudüs yapar/Adam baba olunca/ İçinde bir Kudüs canlanır/ Yürü kardeşim/ Ayaklarına bir Kudüs gücü gelsin.’’ (Syf-49)

Şiirlerinde genelde müphem olmayı tercih eden Cahit Zarifoğlu şiirlerinde tam olarak bahsetmese de bu meseleye değinmiştir. Bazı şiirlerinde betimlediği olaylar bunu düşündürmektedir. Yeni Devir Gazetesinde Afgan Halkının Ruslara direnişi hakkında yazdığı yazılar ve Afganistan’dan gelen mektupları Mavera Dergisinde yayınlamış olması bu tezi kuvvetlendirmektedir. Ali Emre’nin yorumu şu şekildedir: ‘’Adeta bir medeniyet çatışması ekseninde saf tutarak yazılan bu ve benzeri dizelerde, Müslüman kimlik şiirle aynı hizada durur hatta zaman zaman onun önüne geçer. Zarifoğlu, genel şiir okuyucusunun da bir dönem çok sevdiği ve yüksek sesle okuyabildiği bu şiirlerde, cepheyi yazdıklarıyla ısıtmakta ve savaşçıları yüreklendirmektedir sanki: ‘’Adamlarımız yiğit/Kadınlarımız hamarat/Çocuklarımız dolu bilinç harmanı/köpeklerse sayılı.’’ (Syf-54)

Mavera Dergisini kuran ve şiirleri ile Müslümanların sorunlarına değinen Erdem Beyazıt bu konuya bigane kalmamıştır. Ali Emre, Erdem Beyazıt şiirini şu şekilde ifade ediyor: ‘’Beyazıt’ın şiirlerine temelde duygusal problemler sosyal ve kültürel karşılaşmalar, dinsel bağlılık ve özlemler hakimdir.’’ (Syf-61) Erdem Beyazıt’ın, Sürüp Gelen Çağlardan şiirindeki şu mısralarla devam edelim: ‘’Bir şimal rüzgarı değil bir Şamil fırtınası/Tutsaklık haritası değil bir zafer coğrafyası/Canpazarında Azerbaycan’da/Arabistanda Pakistanda Türkistanda/Şu anda/İranda/Afganistanda.’’

Akif İnan Filistin ve Mescid-i Aksa denince akla gelen ilk şairlerdendir. Ali Emre bu konuda söyle söylüyor: ‘’Açık, dolaysız bir anlatımla ve 11’li hece ölçüsüyle yazılan, tarihsel bilgi ve anılara da temas eden, büyük bir özlemi yansıtan şiir, altı dörtlükten oluşmaktadır. Hem edebiyat hem de Mavera Dergisinin kuruluşunda yer alan Akif İnan; ‘’Mescid-i Aksa’yı gördüm düşümde/Bir çocuk gibiydi ve ağlıyordu.’’ Dizeleriyle başlattığı bu şiiri, ‘’Dayanamıyorum bu ayrılığa/Kucaklasın beni İslam diyordu’’ dizeleriyle bitirir.

Ali Emre Şiirinde Ortadoğu

Kitapta olmayan bu bölüm elimizden geldiği kadar bizim incelememiz olacaktır. Nureddin Zengi ve Selahaddin romanlarıyla Ortadoğu’ya değinen Ali Emre şiirinde de bu konuya değinmiştir. ‘’Adı Nureddin Zengi Olan’’ şiirinde geçen mısralara göz atalım: ‘’Taşları tencerede kaynatan, kapılara yakın yatan bir anne/Mekke’yi yeniden uyarıp sarmalasın, Nil’i öpsün/ Bir çocuk doğursun/Adı Nureddin Zengi olan’’ (Yeryüzüne Dağılan-15) bu şiirde daha nice öncümüzün ismi de zikredilmiştir.

Filistin her müminin yüreğinde kanayan bir yaradır. Neler yapmaz ki bir mümin Filistin için elinden gelse. Ali Emre, Acıyla Sınanan şiirinde elinden geleni yani yüreğindekileri mısralara dökmüş Filistin için: ‘’İri bir kan lekesidir az ötemizde filistin/Salihlerin izlerinde boy atar çocukluğumuz/diri bir can gömleğidir üstümüzde filistin’’ (Yeryüzüne Dağılan-29)

‘’Amerika Ortadoğu’da’’ şiirinde Amerika’nın Ortadoğu’yu işgalini şu mısralarla tasvir ediyor: ‘’İtişip duran askerler, hırlayan semiz köpekler avluda/Ne yumuşak bir müzik ne o soğuk kupalar/Buklelerin incitip pembeleştirdiği alınlar, narin omuzlar/Biraz önce tütsü gezdirilmiş esmer yanaklar/Fırıl fırıl dönen gözlere bırakıyor birden yerini.’’ (Yeryüzüne Dağılan-36)

Suriye yıllardır insanlık dramının yaşandığı bir ülke. Suni sınırlarla aramıza duvarlar örülerek bizden koparılan parçamız. Ali Emre, Halep Acısı Şiirinde şu mısralarla değinmiş Suriye’ye: ‘’Ey Halep! Ey ateşten libaslarla cellatlara direnen şehir!/Cennete yürüyenlerle doldu şarkını gömdüğün topraklar.’’ (Meryem’in Yokluğunda-45)

Mısır’da meşru yollarla seçilen Muhammed Mursi’nin darbe neticesinde devrilmesinden sonra sokaklarda haklı olarak protesto gösterileri yapan halka silah doğrultan darbecilerin şehid ettiği bir isim Esma Biltaci. Onu anımsatan ‘’Nil Akdeniz’e Akmaz Artık’’ şiirinden bir mısra ile devam edelim: ‘’ey yerin incisi/göğün ziyneti/yıldız tarlasıdır/durağın senin.’’ (Meryem’in Yokluğunda-55)

Anadolu düşmanı batıcıların 28 Şubat’ta Müslümanlara yaptığı eziyetlerde Ali Emre’nin şiirinde yerini almış: ‘’Bu şubatın bizde o kadar izi var, bir kenarda o da dinlesin/O kadar hakkımız var yani, sesini yükseltmesin iki dakka’’ (Meryem’in Yokluğunda-82)

Bu konuyla alakalı olarak Ali Emre tarafından yazılmış bazı şiirler bestelenmiştir. Grup Kıyam’ın bestelediği, Zindana Sığmayan, Grup Yürüyüş’ün bestelediği Halil’in Türküsü, Kahraman Kadınlara Selam, Temmuz Salası, Mısır İkindisinde bir adam ve nice bestelenmiş şiirler Ali Emre tarafından yazılmıştır.

Netice

Ortadoğu bizim hikayemiz. Kimi zaman aşık olduğumuz, kimi zaman nefret ettiğimiz, kimi zaman acıktığımız, kimi zaman susadığımız, kimi zaman güldüğümüz, kimi zaman ağladığımız, kimi zaman direndiğimiz kimi zaman doğduğumuz, kimi zaman öldüğümüz ama sürekli dirilidiğimiz coğrafya Ortadoğu. Şiirlerde gördüğümüz üzere Ortadoğu görüşüne bakılmaksızın herkesin yüreğinde yara olmuş ve olmaya devam edecek. Bu kısa yazıda Ali Emre’nin kitabını tam tanıtamasak da ana hatlarına değindik. Yapraklar ardında kalmış nice şiiri meydana çıkaran Ali Emre‘nin bu çalışması şiirle ilgilenen herkesin kütüphanesinde bulunmalıdır.

(Ali Emre-Şiirimizde Ortadoğu-Temmuz Yayınları-2016)

(Ali Emre-Meryem’in Yokluğunda-Temmuz Yayınları-2017)

(Ali Emre-Yeryüzüne Dağılan-Temmuz Yayınları-2017)

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.