“Les Miserables” (Sefiller) Film İncelemesi

27.10.2021
550
A+
A-
“Les Miserables” (Sefiller) Film İncelemesi

İyi günler arkadaşlar bugün sizlerle Ladj Ly’ın yönetmenlik koltuğunda oturduğu 2019 yapımı “Les Miserables” (Sefiller) filmi hakkında konuşacağız. Öncelikle filmimiz Fransa’yı  Oscar ödüllerinde temsil etmesi ve Cannes Film festivalinde “Özel Jüri Ödülü” kazanması ile 2019’un en süpriz filmlerinden biri olarak gösterilebilir… Film ülkemizde 31 Ocak 2020’de vizyona girdi. Çok fazla salonda kendine yer bulamasa bile 12.223 seyirci ve 174.846,50 TL hasılat ile Türkiye serüvenini geride bıraktı.

Filmin Konusu

Filmin konusundan kısaca bahsedecek olursak film, suç karşıtı bir ekibe katılan genç bir adamın hikayesini konu ediyor. Stephane, Paris banliyölerinden Suçla Mücadele Timi’nin yeni üyesidir. Yeni ortamına adapte olmaya çalışan Stephane, birliğin deneyimli üyeleri olan Chris ve Gwada ile çıktığı bir devriyede mahalledeki çeteler arasında bir gerginlik olduğunu fark eder. Üçlü, bir tutuklama olayı esnasında aşırıya kaçtıkları sırada bir drone olayı yakalar ve günlük hayatın gerçeklerini ifşa etmekle tehdit eder. Artık onlarda istemeseler de çıkan gerginliğin bir parçası haline gelirler.

Filmin İncelemesi ve Detayları

Öcelikle filmin adının “Sefiller” olmasının sebebi olayların Victor Hugo’nun meşhur romanı “Les Miserables” (Sefiller)’in geçtiği Clichy Monfermeil banliyösünde gerçekleşmiş olmasıdır. Cannes’daki söyleşisinde “Referanslarım, yaşamış olduklarım, etrafımdaki insanlar ve yıllar boyunca edindiğim deneyimlerdir. Sinemamın esin kaynağıysa “Les Misérables”ı var eden, yaşamış olduğum gerçekler” açıklamasını yapan Yönetmen Ly’da aynı şekilde filmin geçtiği yerde yaşamıştır.

Film, 2005 Paris ayaklanmalarına ve mahalle sakinleri ve polis arasındaki gerilime provokatif bir bakış getiriyor.  2005 Fransa ayaklanmaları, Paris’te 27 Ekim 2005 akşamı, kimlik kontrolü yapan polis tarafından kovalanırken yüksek gerilim trafosuna sığınıp elektrik çarpması sonucu Kuzey Afrikalı Zyed Benna (17) ile Bouna Traoré’nin (15) ölümü ve 17 yaşındaki Muhittin Altun’un ağır yaralanmasının ardından başlayan ayaklanmalar olarak tarihe geçer. Olayların başlamasından sonra bir camiye gaz bombası atılması ve Fransa İçişleri Bakanı Nicolas Sarkozy’in olaylara karışanlara “ayaktakımı” olarak nitelemesi gerilimi tırmandırmıştır. Terör dalgası, Paris’in Kuzey Afrikalı göçmen azınlığın yoğun olarak yaşadığı semtlerine sıçramıştır.

2005 Fransa Ayaklanmaları (Paris)

Filmde bu sürece birçok gönderme yapmaktadır. Aynı bu olayların başlangıcı gibi filmde bir kimlik kontrol sahnesi ile başlar. Bu denetleme esnasında ana karakterimiz Stephane, otobüs bekleyen üç kızı insafsızca taciz etmekten çekinmeyen takım arkadaşlarıyla birlikte çalışmanın zorlu bir iş olacağını fark eder.

Birinin çingene cambaz grubundan bir aslan yavrusu çalması ile işlerin kızışmaya başladığı anda ekibimiz aslanı çalan kişiyi bulmak için harekete geçer. Asıl olaylar bu esnada patlak verir. İsa adlı bir çocuğun yavru aslanla çekindiği fotoğrafı sosyal medyaya yüklemesi ile polisler çocuğun peşine düşerler ve onu bir şekilde yaralarlar. Daha sonra yavru aslanı vermek için Çingenelerin yanına giderler. Çingene cambazlardan biri, İsa’yı tutar ve cezalandırmak için anne aslanın kafesine sokar. Anne aslan yavrusunu çalan bu çocuğa oldukça öfkelidir ve ona saldırır. Çingene son anda İsa’yı kafesten çıkarır.

Bu olay bana göre Fransa’nın yaptığı sömürgelere bir göndermedir ve filmin sonunda olacakları açıkça bize belirtmektedir. İsa, sömürgeci bir ülkeyi temsil etmektedir. Yavru aslan, insanın haklarını ve özgürlüğü. Anne aslan ise sömürge uygulanan ülkeleri.

İsa’nın yavru aslanı çalması yani bir ülkenin, başka bir ülkenin özgürlüğünü çalması gibi gösterilmiştir. Tabii iki bu yavrusu çalınan anne aslan onu çalan İsa’ya karşı bir öfke besler ve ona saldırır. Aynı filmin sonunda özgürlüğü çalınan Afrikalı çocukların Fransa polisine saldırmaları gibi… Yavru aslanla ilgili şu sözlerde filmde geçer “Yavru aslanın yeri Sirk değil. Onu çalan siz olmuyor musunuz?” Bu durumda Sirk’in de Fransa’yı temsil ettiği de söylenebilir

Bunların dışında filmin söylemek istediği bir diğer şeyde insanların kendilerini bulunduğu konumdan daha yüksek gösterme çabalarının boşuna olması. Chris’in kendini çok üstün görmesi ve herkesin içinde “Kanun benim!” diye bağırması onu ne kadar güçlü biriymiş gibi gösterse de eve geldiğinde iki kızına bile laf geçiremeyen aciz bir adamdan başka bir şey değildir. ve her ne kadar kanun olduğunu söylese bile herkes aslında öyle olmadığının farkındadır.

Küçük Notlar

Yukarıda bu film hakkında “2019’un sürpriz filmi” diye bahsettim. Sürpriz diye bahsetmemin sebebi şu: Filmin yönetmeni Ladj Ly 2017 yılında aynı isimle, aynı hikayeyle ve aynı oyuncu kadrosu ile “Les Miserables”i kısa film olarak çekmiştir.Yönetmen kısa filmin senaryosunu genişleterek uzun metrajlı filmini 2019’da başarı ile tamamlamıştır. Üstelik bu film yönetmenin ilk uzun metraj filmidir.

Bunun üzerine Fransa’nın sinema alanında gerçekten muazzam işler çıkarttığı 2019 yılında Oscar için bu filmi seçmesi gerçekten sektör ile ilgilenenler için büyük sürpriz oldu

 

Filmin Fragmanı: https://www.youtube.com/watch?v=DQ20k9nuxk4

 

 

“Filmi izleyenler düşüncelerini, katıldıkları yada katılmadıkları konuları yorumlarda belirtebilirler…”

 

ETİKETLER: , , ,
Davut Kurt
Davut Kurt
Anlatacak çok şeyi olan biri
YAZARA AİT TÜM YAZILAR
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.