Bu kitap Sarı Saltuk efsanesine kapı araladı

01.01.2019
799
A+
A-

Türk düşünce hayatının önemli yapı taşlarından Sarı Saltuk efsanesinde yeni bir perde daha aralandı. Saltuknâme’den 150 yıl önce kaleme alınan ve tercüme edilen “Ruhların Meyvesi Ve Kazancın Anahtarı” adlı eser Sarı Saltuk’un hiç bilinmeyen bir sırrını aydınlattı.

Bu kitap Sarı Saltuk efsanesine kapı araladı

BALKANLAR’ın “Hacı Bektaş Velisi” olarak bilinen Sarı Saltuk ile ilgili bir sır perdesi daha aralandı. “Ruhların Meyvesi Ve Kazancın Anahtarı” adlı tercüme edilen eser Sarı Saltuk’un, Rifai yolunun ulularından olduğunu ortaya koydu.

14. yüzyıl âlimlerinden İbnu’s-Serrac Ed-Dımaşki‘nin “Ruhların Meyvesi Ve Kazancın Anahtarı” adlı eser, “Sarı Saltuk kimdir?” sorusuna cevap veriyor. Yeni tercüme edilen bu esere göre Sarı Saltuk’un Rifai yolunun ulularından olduğu ortaya çıktı. Kitapta, Balkanların manevi önderi için, “Sarı Saltuk’un şeyhi Seyyid Mahmud Hayrani Veli’dir, onların her ikisi de Rifai yolunun ulularındandır” deniliyor.

TARİHİN TANIĞI ANLATIYOR

Süleyman Demirel Üniversitesi Öğretim Üyeleri Prof. Dr. M. Saffet Sarıkaya, Prof.Dr. Necmettin Bardakçı, Prof. Dr. Nejdet Gürkan’ın günümüz Türkçesi’ne tercüme ederek yayınladıkları 14. yüzyıl alimlerinden İbnu’s-Serrac Ed-Dımaşki‘nin “Tuffahul-Ervah ve Miftahu’l-İrbah” yani “Ruhların Meyvesi Ve Kazancın Anahtarı” adlı eser Türk kimliğinin önemli mimarlarından Sarı Saltuk’a ilişkin yeni bilgiler ortaya koydu.

İbnü’s Serrâc, bir görgü tanığı olarak kitabında bizzat tanışıp görüştüğü Sarı Saltuk’u, onun tasavvuftaki şeyhi Seyyid Mahmud Hayrani Veli’yi ve onun yolunun Rifai tarikatı olduğunu anlatıyor. Kitap Yayınevi tarafından tercümesi basılan 1315 tarihli söz konusu eserde Sarı Saltık’la ilgili şu ifadelere yer veriliyor:

“Bil ki, Şeyh Mahmud (Hayrânî) Ümmü Abîde’ye gitti. Efendimiz Sultânü’lârifîn Seyyidü’s-Sıddîkîn Ahmed b. Ebi’l-Hasen er-Rifâî’nin (Allah nurunu takdis etsin, mezarını nurlandırsın) türbesinin karşısında durdu. Bu bekleyiş, kendisine seçkin bir hâl açılıncaya, bol nasip ve pak tâlih gelinceye kadar, ikisinin arasında vâsıtasız bir şekilde sürdü. Ahmed er-Rifâî’nin (hasetçilerin ve muhâliflerin öfkesine rağmen Allah onun şânını yüceltsin) şerefli revakında (dergâhında) vaktin sahibi (şeyhi) de vardı. Şurası âşikârdır ki, efendimiz Şemseddin Ahmed el-Müsta’cil (r.a.) zamanının gavsıydı. Şeyh Mahmud (Hayrânî)’nin velîliğe ulaştığı ve keramet nurlarının yayıldığı zaman Şeyh el-Müsta’cil ona bir adam gönderdi. Adam şeyhe şöyle dedi: “Nasibinden bize ne bıraktın?” Şeyh cevaben: “Dörtte bir” veya bu anlamda bir söz söyledi. Denilir ki; “Şayet böyle demeseydi nasibinin hepsi gidecekti.” Şeyh Mahmud onun hâlini kesin olarak kabul etti ve şeyhte iyi tesirler bıraktı. Sonra Şeyh Saltuk onun yoldaşı oldu, ondan nasibini aldı ve zamanının seçkinlerinden oldu. Küffâr diyarında büyük yol kat etti. Orada çeşitli gruplar kendisine teslim oldu. Allah onun sayesinde pek çok insana hidayet verdi.”

SALTUKNAME’DEN ÖNCE KALEME ALINDI

İbnu’s-Serrac Ed-Dımaşki‘ın “Tuffahul-Ervah ve Miftahu’l-İrbah” eseri Sarı Saltuk’a ilişkin tek bilgi kaynağı olarak bilinen Saltukname’den yaklaşık 150 yıl önce yayınlanmış olmasıyla önem kazanıyor. Bilindiği gibi Saltuknâme, Ebü’l-Hayr-ı Rûmî’nin Cem Sultan’dan aldığı emirle, Anadolu ve Rumeli’yi yedi yıl boyunca adım adım dolaşarak, Sarı Saltuk’un menkıbelerinin derlenmesi ve yazıya geçirmesiyle oluşmuştur. Eser 1480 yılında sultana sunmuştur. Tasavvuf tarihinin en tartışmalı isimlerinden Sarı Saltuk ile ilgili birinci elden bir tanığın ifadeleri bir anda Sarı Saltuk ile ilgili birçok tartışmayı bitirecek gibi görünüyor.

Yunus Emre ve Seyyid Mahmud Hayrani ile ilgili yeni bilgi
Sarı Saltuk ile ilgili ortaya çıkan gerçekler tasavvuf, edebiyat ve kültür tarihinin cevabını aradığı başka soruların da cevaplanmasını sağladı. Eser sayesinde Yunus Emre ve Seyyid Mahmud Hayrani ile ilgili gerçekler de ortaya çıktı. Buna göre Yunus Emre’nin tasavvuftaki yolu Rifailik. Tasavvuftaki zincirin üst kısmında ise Mahmud Hayrani ve Sarı Saltuk bulunuyor. Yeni ortaya acıkan bulgulara göre, bir Rifai tarikatı mensubu olan Yunus Emre’nin silsilesi şöyle: “Ahmed er-Rifa’i (Üveysi yolla), Şemseddin Ahmed el-Musta’cil, Mahmud Hayrani, Sarı Saltuk, Barak Baba, Tapduk Emre, Yunus Emre.”

Yunus Emre, bu halkadaki isimleri divanında üstadı olarak zikrediyordu. Söz konusu şiiri ise şöyle:

“Yûnus’a Tapdug u Saltug u Barak’dandur nasîb/
Çün gönülden cûş kıldı ben niçe pinhân olam”

SARI SALTUK KİMDİR?

Hacı Bektaş Veli’nin müritlerinden olan ve yaklaşık 755 yıl önce Balkanlar’a gelen Sarı Saltuk, bölgenin İslam’la buluşmasına öncülük eden bir alperendir. Ahmet Yesevi geleneğinin temsilcisi olan Sarı Saltuk, Balkanlar’ın İslamlaşmasının ve Türkleşmesinin de öncüsü olarak biliniyor. Sarı Saltuk, yaptığı insani faaliyetler, engin hoş görüsü, ırk, dil, din ayrımı gözetmeden insanlarla kurduğu samimi ilişkiler ve engin bilgi seviyesi nedeniyle sadece Müslümanlar’ın ve Türkler’in değil, her din ve milliyetten insanın da sevgisini kazandı.

Diyarbakır’dan Bosna Hersek’e kadar uzanan 2 kıta 9 ülkede 12 türbesi olan Sarı Saltuk, sadece Müslüman Türkler arasında değil Ortodoks mezhebine bağlı Hristiyan Gagauz Türkleri’nin de “aziz” kabul ettiği bir derviştir.

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.